Kılıççı Köyü
  Allah için SEV
 

YAPTIĞINI ALLAH İÇİN YAP
SEVDİĞİNİ ALLAH İÇİN SEV
ÖNEMLİ OLAN KALP KAZANMAKTIR. 

Allah için yaşamak O'nun istediği gibi bir mümin olmak, Allah için yaşamak ve mücâdele etmek gerekir.

Hayat mücadele değil,  
Mücâdele hayattır.
 
Birbirimizi Sevmenin ve
Mutluluğun sırrı.
Allâh için yaşa. Allâh için sev
Allah için affet. Allah için sabret
Allah için şükret.
Allâh'ım seni ve yarattıklarını çok seviyorum. İslam, Allâh'ın yarattıklarına şefkatle merhâmetli davranmaktır. 

Şu üç özellik kimde bulunursa imanın zevkini tadar: Allah ve Rasulünü, herkesten ve her şeyden fazla sevmek, sevdiği kişiyi sırf Allah için sevmek, nasıl ateşe atılmak istemezse, küfre dönüşü de O kadar istememek.
(Buhari, "Îmân", 8)

Dünyaya fazla bağlanma ki Allah seni sevsin, insanların elindekilere göz dikme ki insanlar seni sevsin.
(İbn Mâce, Zühd, 1)

Seni inciten bir kalbi bile sev,
Fakat seni seven kalbi hiç bir zaman incitme çünkü o kalpte Allah vardır.

Kalp temizliği,
Allâhtan gelen bir rızıktır.

İşin sırrı sevmeyi bileceksin
Sevginin açmadığı kapı yok. 
Allah rızâsı için birbirimizi sevmeliyiz.

Biz büyük olana değil ,
Adam olana, insan olana,
saygı duyarız.   

İnsan ölürken, beynindeki bütün bilgiler unutulur. ama "Kalbindeki Sevgililer" aynen kalır. Kalbinde hangi sevgi varsa, onunla ölür ve kıyâmet günü o sevgiyle kalkar mezarından.
(Seyit Ahmet Mekki k.s)

Kişi sevdiğiyle beraberdir.

Amellerin en faziletlisi nedir
Yâ Rasûlallâh?
Allah İçin Sevmek, 
Allah İçin Buğzetmektir.
 

Size
ne oldu ki birbirinize
yardım etmiyorsunuz.
(Saffat Süresi, 25. Âyet Cüz: 23)

EBU DERDÂ (R.A.) DER Kİ:
Niye biribirinizi sevmiyorsunuz?
Niye biribirinize doğru yolu tavsiye etmiyorsunuz? Oysa ki sizler Allah'ın dîninde ortak olan kardeşlersiniz.
Arzularınızın birbirlerinden ayrılmasının sebebi, içinizin bozukluğudur, oysa iyilikte birleşseniz biribirinizi severdiniz.
Size ne oluyor ki, dünya işleri ile ilgili birbirinize nasihat verdiğiniz hâlde âhiret konusunda birbirinize nasihat etmiyorsunuz?
Hatta hiç biriniz sevdiği ve desteklediği kimseye bile âhiret konusunda nasihat vermiyor.

Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz
Merhâmet edilmeniz için
Allâh'tan bağışlanma dileseniz ya!
(Neml, 46. Âyet Cüz 19)
(Şûrâ, 36.37.38.39.40. Âyet Cüz: 25)

Sizi imtihan olarak hayır ilede şer ile de deniyoruz. ancak bize döndürüleceksiniz.
(Enbiyâ Sûresi, 35. Âyet Cüz: 17)

Sizden kim zulüm ve haksızlık ederse
ona büyük bir azap tattırırız.
(Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım)
sabredecek misiniz?
Rabbin hakkıyla görendir..
(Furkan Sûresi, 19 - 20. Âyet Cüz:18)

(O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa,
kendini kurtarmak için onu fidye verir.
Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.
(Yunus Suresi, 54. Âyet)

Sevginin büyüdüğü yerde hayat gelişir,
Nefretin ortaya çıktığı yerde felâket vardır.

Bir insan ancak,
Değerini bilenin yanında kıymetlidir.
 
Herkes aynı değil ki azîzim,
Yüzlerce kalbi ziyân eden de var,
Bir kalbi yüzbin defâ seven de....

İnsan, Bâzen büyük hayallerini
Kalitesiz küçük insanlarla ziyan eder. 

Kalitesiz basit insanlarla uğraşma
unutma Kartal sinek avlamaz. 
Kartallar yalnız uçar. 
Kaliteli insanlar yalnızdır. 

Herkese kötü gözle kötü niyetle bakmak masumlara zulümdür.

Tanıdığın her insanın içinde 
Tanımadığın ve Bilmediğin
Bir insan vardır. 
Dikkat et. 

Eğer sevgin gerçek olsaydı ona itaat ederdin, Zîra seven sevdiğine itaatkar olur.(İmam-ı Şâfîi)
 
Ne kadar zengin olsan da, 
Bir insanın sevgisine muhtaçsın.
Hayat "Para" ile değil, 
Saygı, Sevgi, Güvenle "Anlam" bulur...
 
Huzur mal mülk'te değil.
Huzur Saygı ve Sevgide.

Müslüman su gibi olmalı,
herkes tarafından sevilen ve aranan.

İnsanlık yoksa kul neye yarar, 
Rabbini bilmeyen kul neye yarar,
Herkes tutmuş bir yol gidiyor, 
Allâh'a gitmeyen yol neye yarar. 
 
Allah'ım Toplum olarak, millet olarak, sevgiye, saygıya, muhabbete, güvene, Duâ'ya ihtiyacımız var.
 
Allah'ım ümmeti Muhammed'e yardım et.
Ümmeti Muhammed'e Merhâmet et.
Ümmeti Muhammed'i Sev. 
Ümmeti Muhammed'i birbirine Sevdir.
Ümmeti Muhammed'i Sevindir.
Râbbim bizleri seven ve sevilen kullarından eylesin.
Sevdiklerimizle imtihan etmesin.
Allah’ın sevgisi üstümüzden eksik olmasın. Allah Sevsin Yeter.                       
                         
Allah, Seni severse kalplere senin sevgini koyar. Herkes seni severde, Sen farkına bile varmazsın. Allah (Celle Celâhu) bir insanı severse, Kâinâta sevdirir.
Rabbim, Beni Sev, Sevdir, Sevindir.
Sev, Sevil. Üzme, üzülme. 
 
Allah, Sevdiği kulunu rastgele kişiye sevdirmez.(İmam-ı Rabbânî)
 
Allah sevdiği kulunu yumuşak huylu ve cana yakın yapar. İnsanlara yumuşak davranmayan cana yakın olmayan kimsede hayır yoktur.
Cana yakın ol ama yılışık olma.
(Hadîs-i Şerif)
 
Bir birimizi sevmezsek yıkılır gideriz.
Ancak birbirimizi seversek yaşarız.
İman etmedikçe cennete giremezsiniz.
Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Birbirinizi sevmeye yardımcı olacak şeyi haber vereyim mi?
Aranızda selamı yaygınlaştırınız!"
(Müslim, Îman, 93)

Allah’ım! Bana sevgini, Senin katında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ihsan eyle...
(Tirmizî, "De’avât", 75)

Allah Resulü (s.a.s) bir Hâdis-Şerifinde îman sahibi olan insanları şöyle anlatır: 
Müminler birbirlerini sevmede, Birbirlerini şefkat ve merhamet göstermede, Tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer ortak olur.
(Müslim, Birr, 66: Buhâri Edep, 27)

Kalpler sevgiyi paylaşmak
İnsanlar da yalnızlığı paylaşmak için vardır.

Gerçek yakınlık akrabalık bağı ile değil,
Sevgi bağıyla olur.(Hz Ali)

Îmânın özü Sevgidir
Sevgi kıymet bilmektir.
Sevgi emek vermektir.
Sevgi değer vermektir.
Sevdiğini Kusuruyla sev
Gül bile dikensiz olmuyor.
Sevgi İlaçtır. Şifa'dır. Güçtür.
Sevginin olduğu yerde sağlık vardır.

Kimseye kendinizi "Sevdirmeye" kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sâdece kendinizi "Sevilmeye" bırakmaktır...

Sizi bütün dünyânın sevmesine gerek yoktur aslında... Birinin sizi dünyalar kadar sevmesi yeterlidir...

Sevgi mesâla; Kiminde hebâ olur, 
Kiminde vefâ. 

Vefâ kendini bilmektir.
Dönüp bakmaktır.
Yapılan iyiliği, verilen emeği unutmamaktır.
Rabbim karşımıza kadir kıymet bilen,
İncitmekten hayâ eden insanlar çıkarsın.

Ateş yanar saatlerce suyu ısıtırda
Su bir sâniyede yanan ateşi söndürür. Vefâsızlık böyle bir şeydir.
Vefâsızlık Îmansızlıktır.(H-Ş)

Vefâ demek?
Gerek hayatta iken ve
Gerekse öldükten sonra
Sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir.

Gözlerdeki acıyı göremeyen, 
Yürekteki sevgiyi nasıl görsün.

Sevgi değer vermektir.
Değersiz bir sevgi
Yol ortasında duran taşa benzer,
Herkese zarar verir...

Bir çiçeğe, gereğinden fazla su verirsen çürür. Bir insanada haddinden fazla değer verirsen kudurur. 

Cehennem, İnsanın yüreğinde
Sevginin bittiği yerdedir.

Çiçek öldükten sonra
su versen neye yarar.

Mutluluğu sende bulan senindir,
gerisi misafir.

Affettiğim şeyleri ben yapsam,
Affetmezlerdi.

Kendimi üzdüğüm kadar
Kimseyi üzmedim bu hayatta.

Temiz kalpli insan sevgisini belli eder,
içi dışı birdir. 

Fesat insan burun kıvırır,
iğneleyici konuşur.

Sinsi genelde susar ve açığını kollar.
Allah bizi hayırlı iyi insanlarla iyi müslümanlarla buluştursun tanıştırsın. 

 
♥️ ♥️ ♥️
ZAMANININ VE SAĞLIĞININ
DEĞERİNİ BİL 

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَالْعَصْرِۙ ﴿٢﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَف۪ي خُسْرٍ٣
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ
وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, îman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka
(Onlar ziyanda değillerdir)

Allâh'ım bizleri zamanının ve sağlığının kıymetini bilen, Sâlih amel işleyen, Hakkı ve sabrı tavsiye eden kullarından eyle.

Zaman, her canlı için Yüce yaratıcı tarafından ezelden takdir edilip belirlenmiş olup vakti geldiğinde de son bulan ve en kıymetli nimetlerden birisidir.

İnsan kendisi için takdir edilen zamanı, nerede ve nasıl harcadığından da hesaba çekilecektir. 

Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafâ (S.A.S) Buyuruyor ki:
Akıllı kişi aklını muhafaza ettiği müddetçe, zamanını üç kısma ayırmalıdır.
Bir kısmını, Rabbine İBADET.
Diğer kısmını, NEFSİNİ muhâsebe
ve yaptığı işleri TEFEKKÜR


♥️  ❤️  ♥️  ❤️
EN BÜYÜK NÎMET AKIL
AKIL GİBİ NÎMET VARMI
Resûlullah Efendimiz ( S.a.v.) buyurdular: Cehâletten daha şiddetli bir fakirlik,
Akıldan daha faydalı bir sermâye yoktur.
(Kuzâî, Müsnedü'ş-Şihâb)

İnsanı insan yapan, diğer canlılardan ayıran akıldır. Akıllı zeki insan söz ve davranışlarıyla belli eder kendini. 

Akıllı adam deliyi azarlamaz.

Yüce Rabbim! Bizleri işitip akleden, düşünüp kavrayan, adâletle tedbir alan kullarından eyle!

Cenâb-ı Hakkın insana lütfettiği en büyük nîmetlerden biri de akıldır. Akıl; hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan, faydalı olanı zararlıdan ayırt etmemiz için bize ihsan edilmiş üstün bir meziyettir. İnsan, bu sâyede Allah’ın ayetlerini kavrayıp hayatına anlam kazandırır.

Kötülükten sakınıp iyiliğe yönelir.
Eğer aklını güzel işlerde kullanırsa ahirette büyük mükâfata erer. ama aklıyla fenalık planlarsa sonu hüsran olur.

Allah insanı yarattı. 
Ona beyânı düşünüp ifâde etmeyi öğretti.
(Rahmân, 3-4. Âyet Cüz: 27)

İnsanın gözü görüyor, Kulağı işitiyor,
Ağzı konuşuyor, ayağı yürüyor, 

Allah insana kelam verdi, beyan verdi, şuur verdi, yüzlerce binlerce hissiyat taktı ve Allah insanı mucize olarak yarattı…

Cenabı Hakk’ın yerde ve gökte en mucize eseri, en büyük sanatı insan. Bizi yaratan rabbime sonsuz şükürler olsun.

Cenabı Allah bizi ülfetten muhâfaza etsin.

Cenabı Allah (c.c.) bize kul olma şuuru versin. Cenabı Allah bizi kendisine hakiki kul, Hz Muhammed Mustafa (s.a.s)'e hakiki ümmet eylesin.

اَلَّذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ
Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalbler verilmiştir. Öyleyken,
pek az şükrediyorsunuz.
(Secde Suresi, 7. Âyet)


♥️ ♥️ ♥️
İNSANLIK BİR NÎMETTİR
KİMSEYE NASİP OLMAZ

İnsana verilen en büyük emânet
kendi varlığıdır.

KUL, Allâh'ın verdiği canı korumakla mükelleftir.
Allah sana değer vermişken.

Sen neden kendine değer vermiyorsun.

Sen Allâh'ın bir tânesisin
Senden bir tâne daha yok. 

Her sıkıntı bir yükselişin habercisidir. 

Unutma! İyilerin imtihânı kolay olsaydı yaradan Resûlünü en sevdiğini zorluklarla imtihan etmezdi.

Adınızın hiçbir önemi yok!
İnsanlık bir kimliktir.
(Victor Hugo)

İnsan olmak, ne din işidir, ne eğitim,
ne para, insan olmak sâdece vicdan işidir...

Dış görüntün nasıl olursa olsun,
İçindeki iyi niyet; Seni dünyanın
en güzel insanı yapar.
(Hz Ali r.a)

Birbirimize saygı ve sevgide kusur etmemek insanlığın gereğidir.

Îman güven demektir.
Birbirimize güvenimizi yitirmeyelim.

Hayatta herşey olabilirsin, 
Önemli olan iyi bir insan olabilmen.

Arada bir aynaya bakmalı insan,
G
üzel miyim diye değil,
İnsan mıyım diye bakmalı.
Aynaya baktığında şükretmeli.

Kaliteli Karakterli iyi insan,
İyi müslüman olacağız.
Arayan değil aranan olacağız.
Hayırlı iyi insan olmayı,
İyi müslüman olmayı,
Râbbim bizlere nasip etsin. 

Ağızdan çıkan kulaktan döner.
Kalpten çıkan kalbe gider.
Sözün doğru olması, Güzel olması,
Allah rızası için söylenmesi şart.
Öğüt verdim tesir etmedi?
Neden tesir etmedi? Bilir misin?
Doğru söylemedin, Kalpten söylemedin?
Allah rızâsı için söylemedin demek ki. 

Yüreğin güzel olursa, Sözün de güzel olur.
Yolun da güzel olur, Sonun da güzel olur.
Sözünde tesirli olur. Allah yolumuzu da,
Sonumuzu da güzel eylesin inşaallah.

Hasret kalmışız güzel yürekli insanlara.
Güzel yürekli insanlar aslâ kaybetmezler...
Sen yeter ki yüreğini temiz tut.

Ne kadar güzel deme,
Ne kadar güzel yaratılmış de.

Güzel insanlar nîmet gibidir.
Kıymetini bilmezsen Allah geri alır... 

Siz hiç bir sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmazlar.

Dünya da en büyük en değerli melek insan 

Melekler secde etti insana.

Dünya da en kötü hayvandan daha aşağı olanda insan.

Dünya da en değerli insan.
Sen insana ulaşmadan Allah'ı nasıl arıyorsun.(Muhammed İkbal)

Allah'ı seven insanlarıda sever.
İnsanları sevmeyen Allah'ı sevemez.
Sevgi menfaat için olmamalı.
Allah rızası için olmalı.

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!

Kendinizi başkasına anlatmayın.
Sizi sevenin buna ihtiyacı yoktur.
Sevmeyen de zâten inanmayacaktır.

Kimsenin hayâtında hiç kimsenin yeri garanti değildir. Gün gelir rüzgar tersine eser.
Sevilmenin değerini bilmeyeni,
Yalnızlık terbiye eder.

Seveni Allah sevsin,
Sevmeyeni Allah sevdirsin.

Söz ve davranışlarında haddini aşanlar,
Taşkınlık yapanlar helak olmuştur.
(Müslim, İlim, 4)

Hak etmediğin bir muâmele gördüğünde unutma, O kişi senin değerini görmeden ölmez.
(Hadîs-i Şerif)

Öyle yaşayın ki, Sizi kimse Allah'a şikayet etmesin, herkes sizi Allâh'a emânet etsin.

Sizin söz ve davranışlarınıza bakıpta müslümanlığa özenen insanlar yoksa îmânınızı gözden geçirin.
(Hz Muhammed s.a.s)

Îman Zayıflarsa;
1- İşlediği günâha pişman olmaz.
2- Kalp katılaşır Kur'an okumayı istemez.
3- Namaz vs ibadetleri zorâki yapar.
4- Sünnetleri ihmal eder.
5- Zikretmek zoruna gider.
6- İslam'a muhâlif işlerden rahatsız olmaz.
7- Kaba, cimri vs servet düşkünü olur.
8- Kendi yapmadığını başkasından ister.
9- Başkasının mutluluğuna ya da mutsuzluğuna ortak olmaz.

Îman edenlerin Allah sevgisi çok kuvvetlidir.(Bakara Suresi, 165. Âyet)

Îmânınızı ve Aklınızı kimseye teslim etmeyin. Şeytanın vesvesesi ile ve başkasının lafıyla hareket etmeyin. Yoksa ezilirsiniz, üzülürsünüz ve harcanırsınız.
insanlar acımasız.
Şu fâni dünyada
nice harcanmış hayatlar var.

Müslümanca inanıyor. 
Hıristiyanca yaşıyoruz.
İşte milli piyango, İşte Yılbaşı kutlaması
Tam gavur işleri yapıyoruz ama
Cenneti istiyoruz.

Yaşantımız câhiliye döneminin
başka bir versiyonu...
Kalbimizin ve Aklımızın
dengesi bozuldu...

Allâh'ım! Îmânı bize sevdir.
Kalplerimizi îmanla süsle.
Onun güzelliğini gönüllerimizde hissettir.
Küfrü, fasıklığı ve isyanı ise bize itici kıl.
Bizi doğru yolda olanlardan eyle.
(Hâkim
, Deâvet, 1868)

Degerli Olan İnsan. 
-MÜTEVAZİ OL; Saygınlaşırsın.

-ÇALIŞKAN OL; Nasiplenirsin.

-NAZİK OL; Hatırlanırsın.

-CÖMERT OL; Rızıklanırsın.

-MERAKLI OL; Öğrenirsin. 

-GÜVENİLİR OL; Değerlenirsin.

-AFFEDİCİ OL; Hafiflersin. 

-KENDİN OL; Mutlu olursun...

[Müslüman, edepli, kültürlü, saygılı, görgülü, nâzik, kibar, güler yüzlü,
güzel sözlü olmalı.
Her yerde ve her zaman"Buyurun,
Efendim" demeden konuşmamalıdır!

Peygamber Efendimiz, Evlatlarınızı edepli, terbiyeli yetiştirin. buyuruyor.
(Tirmizî)

Çocuklara insan sevgisini kazandırın.
İnsana değer veren çocuklar yetiştirin.
Çocuk, anne-babaya Yüce Allah’ın bahşettiği büyük bir nimet ve kıymetli bir emânettir. Bu itibarla, çocukların sağlıklı bir şekilde yetiştirilip güzel ahlak ile terbiye edilmeleri, onlara karşı en temel sorumluluktur. 

Öğrenilmesi gereken ilk dil, Tatlı dil ve güzel üslup'tur. Birbirimize saygılı olalım.
Usul hatâsı yapmayalım. Üslûbumuza söz ve davranışlarımıza dikkat edelim.
Özür dileyeceğin söz ve davranışı yapma.

Kişi bir şeye inandığında bunu dili ile ifâde eder, söylediğinin doğruluğunu da eylemleriyle ortaya koyar; Dil kalbin tercümanı, davranışlar da
d
ille söylenenlerin kanıtıdır.
(Râzî, XXV, 104)

Ne Güzel Demiş Mevlâna;
Kendine bak kendine...
Özüne, Sözüne, Benliğine.
İlgilenme kimseyle, Kim ne yemiş, ne giymiş Bundan sana ne. Sen kendini besle Bilgiyle, Sevgiyle, Şefkatle. Ancak o zaman ulaşırsın,
İnsan olmanın erdemine...

Dünyâda ki bütün insanları şu fâni dünyada huzura barışa sevgiye kardeşliğe dâvet ediyorum.

Mü'minin mûmine duâsı, Dünya ve Ahiret için iyilik güzellik istemektir. Mü'minin duâsı mümine şifâ'dır"
Yâ Râbbi Biz râzıyız senden,
Sende râzı ol bizden,
Hayırlar yaz başımıza,
İyileri çıkar karşımıza.

Sakın kendisine verdiğin kıymeti sana vermeyenle arkadaş olma.

Kendini eğitmeyen, Başkasını eğitemez.
Kendini sevmeyen, Başkasını sevemez.

Kendine saygısı olmayanın,
Başkasına saygısı olmaz.

Kendine ne kadar saygı duyarsan, 
Başkaları da sana o kadar saygı duyar.
Kendinize saygınız yoksa mutlu olamazsınız 

Saygı görmek istiyorsan: Saygı göster.
Saygı ve Sevgi göstermediğin kişiden,
Saygı ve sevgi bekleme buna hakkın yoktur.
(Hz Ali r.a)

Saygı herkese: Sevgi layık olana verilir.
Sevildiğini bil, Sevdiklerine yanlış yapma.
Sana yardım eden insanları asla unutma.

İlimsizlik bilgisizlik yüzünden,
Cehâlet horlayıp çıkar mı çıkar...

Sevgisizlik saygısızlık yüzünden
İnsan insandan bıkar mı bıkar...

Saygı sevgiyi getirdiği gibi
Saygısızlık da sevgisiyi bitirir...

Bence insanlara fazla yüz verdiğimiz için,
Sınır mesâfe koymadığımız için,
Saygı görmüyoruz.

En güzel köprü, Gönüller arasında kurulandır.
En güzel göz her şeye Sevgiyle bakandır.
En güzel ırmak Dost bahcesine akandır...
Hakiki sevenlerden, hidâyete erenlerden ve Günahları aff edilenlerden olmak dilegi ile
İyi insanlara, iyi müslümanlara selâm olsun.

İnsanların en âcizi duâ etmeyen,
    En cimrisi de Selâm vermeyendir.
    (Hz Muhammed s.a.v)

Yaptığınız da kendisiyle birbirinizi seveceğiniz şeyi size söyleyeyim mi?
Aranızda selâmı yayınız.
Birbirinize yemek yediriniz.
(H-Ş)

Evlere girdiğiniz zaman birbirinize,
Allah katından mübârek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.
(Nur Suresi, 61. Âyet Cüz: 18)

Fakirlikten Kurtulmak İçin
Evine girdiğinde selam ver ve
 İhlas Suresini oku.

Selâmın kalkması, 
Ruhların ölümüne alâmettir.

وَاِذَا حُيّ۪يتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِاَحْسَنَ مِنْهَٓا اَوْ رُدُّوهَاۜ
اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ حَس۪يباً 
Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin.
Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.
(Nisâ Sûresi, 86. Âyet Cüz: 5)

Ey îman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip izin alıp ev sâhiplerine selâm vermeden girmeyin.
Bu davranış sizin için daha hayırlıdır.
Düşünüp anlayasınız diye böyle öğüt veriliyor.
(Nur Sûresi, 27. Âyet Cüz: 18)

Allah'ım! Her giriş ve çıkışımda senden hayır diliyorum. Allah'ın adıyla evimize girer, Allah'ın adıyla çıkarız ve Rabbimize dayanıp güveniriz.
(Ebû Dâvûd, "Edeb", 112)

Allâh'ın ilk selam gönderdiği kadın Hz Hatice
İlk namaz kılan kadın Hz Hatice

Kur'an okuyana ve Dinleyene.
Ezân okuyana ve Dinleyene.
Hutbe ve Vaaz edene ve dinleyene
selâm verme. İbâdeti bölme.

Sizden biriniz bir topluluktan kalktığı vakit selam versin; bu sebeple ona bin iyilik yazılır, bin hâceti giderilir, anasından doğduğu gibi günahları temizlenir.(H-Ş)

Selâm Allâh'ın ismi, Selâm bizim kimliğimiz
Selâm Dua'dır, Selâm Benden sana zarar gelmez.
Sonbahar'da ağacın yaprakları nasıl dökülürse selâm veren ve Selâm alan insanın günahları öyle dökülür. Lütfen müminler olarak herkes birbiriyle selamlaşsın.

Selam derdine derman olur. 

Düşmanla karşılaşmayı aslâ istemeyin,
ancak karşılaştığınızda da sabırlı olun!(Buhâri, Cihad, 156)

Sizi üzenlere hâlâ selâm veriyorsanız,
Bu vicdânınızın sadakadır.

Kim selam vermeden önce konuşursa
Cevâp vermeyin.
Önce selâm, sonra kelam.
(Câfer-i Sâdık)

Selam bir emânettir. Gönderilen emâneti selâmı yerine ulaştırmak gerekir.
Emânetin yükü ağır olur.
Selâmı yerine ulaştırmazsan kul hakkı ve
günah olur.

Aramızda selamlaşmayı yaygınlaştıralım.
Geceleyin namaz kılalım.
Birbirimize yemek ikram edelim.
Birbirimize hediye verelim. 
Hediye insanı mutlu eder,
Kin nefreti, Kötü düşünceleri yok eder.
Aramızdaki sevgi ve muhabbet böylelikle gelişir.

Müminler Allah için birbirini sevmeli.
Allah için birbirini seven insanlar şehitlerin bile kıskanacağı makama ulaşırlar.
İyilikle kötülük bir olmaz,
kötülüğe iyilikle karşılık verin. 

Mü’minler birbirini sevmeli, birbirine kin beslememelidir. Rabb'imiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma. 
 
Rabb'imiz! Şüphesiz sen şefkatlisin, merhâmetlisin' (Haşr; 10)

Herkesi seven insan,
Herkes tarafından sevilir.
Sen iyisen herkes iyidir.
 
Hiç biriniz kendisi için arzu ettiğini,
(Mümin) kardeşi için de istemedikçe
(gerçek mânâda) îman etmiş olmaz.
(Müslim, "İman",71)
 
Kendimiz için sevip istediğimiz şeyi
başkaları için de istemeliyiz...
 
Başkalarının bize nasıl muâmele etmelerini istiyorsak, biz de onlara aynı şekilde davranmalıyız...
 
Sevilmek ve takdir kazanmak için, herkese samimi bir alaka göstermek, selam vermek, hal hatır sormak. yapmacık hareketlerden de kaçınmak gerekir...

Kardeşiz Demek Yetmez
Habil misin.  Kabil mi?
Onu netleştirmek lazım.
 
Evet hepimiz din kardesiyiz ve
Birbirimizi sevmeliyiz..
 
Allah insanları sevgiyle yaratmış ve 
yaşamanın özü Sevgidir...

Dînimiz sevgi dinidir...
Küsmek ve darılmak için
Bahâneler aramak yerine
Sevmek ve sevilmek için çâreler arayın.
Din ile, kin bir arada olmaz. 
(Hz Mevlâna Celâleddin Rumi)
 
Sevgi olmadan samimiyet olmaz.
Samimiyet olmadan da bir araya gelinmez.
 
Sevgi ve samimiyete dayalı olmayan ilişkiler, menfaate dayalı günü birlik ilişkilerdir.

Toplum fertlerinin birbirlerine güvenmeleri, birbirlerine sevgi ve saygıyla yaklaşmaları iyi bir dayanışma içerisinde olup ve güçlü bir bütün olabilmeleri; her türlü çıkar ilişkisinden uzak samimi duygularla birbirini sevmeleriyle mümkündür. 
 
Mümin mümini her şeyden önce bir
din kardeşi olduğu için sevmelidir. 
 
Zîra din kardeşliği nesep kardeşliğinden daha önde kabul edilir. Sevgi kuru bir sözden ibâret değildir. 
 
Müminin din kardeşini sevmesi,
Yaratıcısını sevmesiyle doğru orantılıdır. 
 
Müslüman sâdece müslümanı değil,
Müslüman olmayanıda sevmeli.
Çünkü o insan her ne kadar müslüman olmasa da tabiatında inanma ihtiyacını barındıran bir canlıdır. Onun inanmayışı belki de müslümanın
bir kabahatidir. Çükü Müslüman islâmın bütün güzelliklerini yaşantısıyla ortaya koyup karşısındakini de bu güzelliklere dâvetle sorumludur. 
 
Özellikle, ilişkilerin maddi ölçülerle şekillendiği günümüz dünyasında, hayatı monotonluktan kurtarıp, Ruh ve bedenin huzurla yaşayabileceği seviyeye getirmek için sevmek ve sevilmeye daha çok ihtiyacımız vardır. 
 
Allah Taala kıyâmet gününde,
Benim için birbirini seven kullarım nerede? 
Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları,kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim.
 
Bir kimse kardeşini sevdiği vakit, 
onu sevdiğini kendisine bildirsin.(H-Ş)

Birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhâmet etmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte mü’minlerin durumu, insan bedenine benzer. Ondan bir uzuv rahatsızlandığında, bedenin diğer uzuvları uykusuzluk, ağrı ve ateşle ona ortak olurlar."
(Buharî, "Edeb", 27)
 
Mümin; hem seven, hem de sevilendir.
Sevmeyen ve sevilmeyen kimse de hayır yoktur.

Seveni Allah sevsin.
Sevmeyeni Allah sevdirsin.

Sevenleri birbirinden ayıran,
Ne insan olur, Ne İflah olur.

Sevmediğin kişi, aslında ihtiyaç duyduğun kişidir.

Sevdiğini kusuruyla sev!
Gül bile dikensiz olmuyor...!

Sevdiklerine bağlı ol ama Bağımlı olma. 
Fedâkar ol, ama kendini fedâ etme. 
Dünü unutma ama saplanıp kalma.
Sabret ama katlanma. 
Eleştir ama suçlama. 
İste ama ısrar etme. Ve en önemlisi hiç kimseye biat etme. Bir gün hepimizin öleceğini de aslâ unutma....

>
Bu 4 Ayrıma Dikkat Etme
1- Laubâlilik samimiyet değildir.
2- Asık suratlılık, ciddiyet değildir.
3- Hakâret etmek, Eleştirmek değildir.
4- Küstahlık özgüven değildir.

Beni sâhiden seven ve beni yarı yolda bırakmayacak tek kişi yine benim......

ALLAH-I seviyorum sanırdım! 
Ama anladım ki, esas olan onun sevmesi imiş. ALLAH bir kulunu severse onun kalbini kendisiyle meşgul edermiş...(Beyazid-i Bestami Hz)
Allâh'ın, Sevdiği kullarından olmak dileğiyle.
 
Allâh’ım! Senden seni sevmeyi,
Seni sevenleri sevmeyi ve
Senin sevgine ulaştıran ameli yapmayı isterim...
(Tirmizî, De'âvât, 73)
 
Allâh’ım! Senin sevgini, bana canımdan,
ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl.
(Tirmizî, "De’avât", 73)

Allâh'ım, Ümmeti Muhammed'e
Hidâyet Nasip Et.
 
Ya Rabbi! Bizi sana layık kul eyle.
Habibi Edibine lâyık ümmet eyle...
 
Ashâb-ı Kirâm’dan birisi, güzel bir vâdiden geçiyordu. Vâdideki suyun tadı çok hoşuna gitmişti. Manzaradan da oldukça etkilenmişti. “İnsanlardan uzaklaşıp şu vadiye yerleşsem” diye düşündü. Resûlullah’a giderek niyetini açıkladı.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), ona böyle bir şey yapmamasını söyledi. İnsanlarla omuz omuza verip Allah yolunda mücâdele etmenin, Evinde tek başına yıllarca ibâdet etmekten daha faziletli olduğunu buyurdu.
(Tirmîzi, Fedâilü'l-cihad, 17)

İslam’ı hakkıyla yaşamak; hem Allah’a karşı görevlerimizi yerine getirmek hem de insanlarla ilişkilerimizde dînimizin hayat yüklü mesajlarını rehber edinmektir. Toplumdan kopmak, yalnızlaşmak, bencil ve bireysel hayâtı tercih etmek asla doğru değildir. Nitekim namaz, oruç, zekât, hac ve kurban gibi ibâdetlerin temelinde, Allah’a karşı sorumluluğumuzun yanında insanlarla tanışma, kaynaşma, paylaşma ve dayanışma gibi nice hikmetler vardır.

Modern çağda ne yazık ki kendi dünyamıza hapsolduk. Bireyselleştik ve yalnızlaştık. Bencilleştik ve kendimizden başkasını düşünemez olduk. Evlerimiz birbirine yaklaşırken gönüllerimiz birbirinden uzaklaştı.
Arkadaşlık, dostluk ve komşuluk ilişkilerimiz azaldı. Allah’ın selamını vermeyi,
hal hatır sormayı, gönül alıcı tatlı bir sözü, muhabbet dolu bir tebessümü birbirimizden esirger hâle geldik. Kimi zaman yanı başımızdaki komşumuzun hastalığından hatta vefatından dâhi haberimiz olmadı.

Dijital dünya bizlere pek çok imkân sundu.
Ancak sanal âlemin câzibesine kapılıp kendimizi kaybettik. Dijital ortamlarda güzel ahlâkı muhâfaza edemedik; hakkı, hukuku gözetemedik. Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonların esiri olduk. Gerçek hayatla bağımız koptukça kalabalıklar içinde yalnızlaştık. Dünyanın diğer ucundaki insanlarla çevrim içi iletişim kurarken aynı evi, aynı ortamı paylaştığımız ailemizle,çocuklarımızla, komşularımızla hasbihal etmeyi unuttuk.

Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimize hitâben şöyle buyurmaktadır: “Allâh’ın rahmeti sâyesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın,
onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi…
(Âl-i İmran Suresi, 3/159)

O halde, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Peygamberimizin ahlâkını örnek alalım.
Şefkati ve merhameti, fedâkârlığı ve kanaatkârlığı, tatlı sözü ve güler yüzü şiar edinelim.
Ailemizden başlayarak akrabalarımızla, komşularımızla ve bütün insanlarla iyi ilişkiler kuralım. Huzuru ve mutluluğu; bireysellik ve bencillikte değil, Rabbimizin rızâsında ve kardeşlerimizin duasında arayalım.

Allah Resûlü (s.a.s)’in mümini târif ettiği
Hadis-i Şerifi: Mümin cana yakındır.
İnsanlarla yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.

Mümin, (kolayca) kaynaşılan kişidir.(İnsanlarla)kaynaşamayan ve kendisiyle kaynaşılamayan kimsede hayır yoktur."
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 400)

Allah sevdiği kulunu yumuşak huylu cana yakın yapar. İnsanlara yumuşak davranmayan cana yakın olmayan kimsede hayır yoktur.
Cana yakın ol ama Yılışık olma.
(Hadîs-i Şerif)

Cana yakın ol ama Yılışık olma.
Cana yakın olmak ayrı şey
Yılışık olmak ayrı şey...

Size cehenneme girmeyecek kimseleri bildireyim mi? Cana yakın, uysal, yumuşak huylu ve kolay geçinilen herkes.
(Tirmizî, "Sıfatü'l-Kıyâme", 45)

Cennete, kalpleri kuş kalbi gibi 
(saf ve temiz) olan insanlar girecektir.
(Müslim, "Cennet" 27)


♥️İNCİTMEMEK VE İNCİNMEMEK♥️
Kullarıma söyle birbirlerine karşı sözü en güzel bir biçimde söylesinler; çünkü Şeytan aralarını açmak ister. Gerçek şu ki, Şeytan insanın apaçık düşmanıdır.
 ( İsrâ sûresi, âyet 53) 

Mü'minler; çağımızda incitmemek, tahkir etmemek, kötülememek yolunu tercih etmiş olsalardı, sanırım, farklı bir dünyada yaşardık, incinmez, hiç bir fani bize saldırırcasına üzerimize üzerimize gelmezdi. 

Gönül adamı olmak, ehli gönül cihetini tutamadığımız için, karşı cephenin bizi anladığı, anlayışla karşıladığı görülmemektedir. 
Sürekli atışma, çatışma, vuruşma, kırışma halinde asırların, zamanların tükenip gitmesine, heba olmasına sebep olmaktayız. Ayette: Bana uyman gerekmiyor muydu?
Şimdi sen emrime karşı gelmiş olmadın mı?(Tâhâ sûresi, âyet 93) 

Her şeyimiz sevgi kokmalı 
sevgi dolmalı, sevgiyle haşir neşir olmalıyız.

Sokaklarımız; kavga yerine, döğüş arenası olma yerine barışın, muhabbetin fink atmış olduğu meydanlar, alanlar olmalıdır. 

Zaten, aziz dinimiz bunu emretmekte,
bunları yapmamızı istemiyormu?
Tabii ki, Müslümanların ayeti kerimeleri,
Aziz Kur'an'ın emirlerini baş tâcı ederek, hadisi şerifleri bayraklaştırarak yaşamamız bizden istenmiyor mu? 

Millet olarak, Anadolu insanı olarak,
Türkiye'li olarak tarih boyunca kan ve kıtalı da görmüş, yaşamış bir milletiz!.. Hal böyle iken, bu günkü ortamda niçin birbirimizle didişiyor, kapışıyor, kırışıyor ve vuruşuyoruz? 

Halbuki, Dedem Korkut Ata yaşanan bu tür tüm kaosları bize yasaklamadılar mı?
kaçınmamızı istediler,
arzu etmediler mi? 

Geliniz, hep birlikte sevgiye koşalım, onu yakalamak için, bulmak için ömürler tükensin, alınlar terlesin ve bedenler yorulsun!

Yeter ki, birlik için, bir olmak için yüce Allah'ın emirlerini dinleyip, Rasul'ün sünnetini kılavuz yapalım. Müçtehid imamlarımızı dinleyip onların cehdlerinden, çalışmalarından müstefid olarak yolumuza devam edelim. 

Ebu Hanife'yi dinleyip, İmam Şafii rehber yapalım!.. Ahmed Bin Hanbel bizlere liderlik yapsın, İmam Malik yolumuzu aydınlatsın, Matüridi; ümmete rehber olsunlar İnşaallah!


❤️YÂ İLÂHÎ♥️

Hamdini sözüme sertac ettim,
Zikrini kalbime mi'rac ettim,
Kitabını kendime minhac ettim.
Ben yoktum var ettin,
Varlığından haberdar ettin,
Aşkınla gönlümü bîkarar ettin.

İnâyetine sığındım, kapına geldim,
Hidâyetine sığındım lütfuna geldim,
Kulluk edemedim afvına geldim.
Şaşırtma beni doğruyu söylet,
Neş'eni duyur, hakîkatı öğret.

Sen duyurmazsan ben duyamam,
Sen söyletmezsen ben söyleyemem,
Sen sevdirmezsen ben sevemem.
Sevdir bize hep sevdiklerini,
Yerdir bize hep yerdiklerini,
Yar et bize erdirdiklerini.

Sevdin habibini, kâinata sevdirdin;
Sevdin de hilat-i risaleti giydirdin
Makam-ıİbrahim'den makam-ı Mahmuda erdirdin.

Server-i asfiya kıldın.
Hatem-i enbiya kıldın.
Muhammed Mustafa kıldın.

Salât-ü selam,
Tahiyyat-ü ikram,
Her türlü ihtiram ona,
Onun Al-ü Ashab-ü etbaına ya Rab...!  Âmîn Vesselâm 


♥️DOST İSTERSEN ALLAH YETER❤️ 
Dost istersen Allah yeter
Yâren istersen Kur'an yeter.
Mal istersen kanaat yeter.
Düşman istersen nefis yeter.
Nasihat istersen ölüm yeter.

Dost, yanımızda olmadığı halde içimizde konuşmaya devam eden kişidir. 
Dost dediğin seni Allâh'a götürmeli.
Allah ile dost ol gerisini boşver.
Allah ile dost olursan O mutlaka seni korur.

Allâh'ım kimin dost, 
Kimin düşman olduğunu ben  bilmiyorum. Bana dost olana dost ol.
Düşman olana düşman ol.
Ya da hidâyet nasip eyle.

Yaradan dost olduktan sonra
Kul düşman olmuş ne yazar.

Olmuşsun bana düşman
Allah etsin seni pişman.

Ne kadar zorsun âhir zaman.
Ne dost belli, Ne düşman.

Başın dara düşmeden 
Yürek yara almadan 
Gündüz kara olmadan 
Kimseye bu benim dostum deme.

Acı söyleyenler,
Seni sevmeyenlerdir.
Dost tatlı söyler,
Düşman acı söyler.
Dostmusun düşmanmısın
belli değil.

Gerçek dost yanlış yaptığında
seni uyaran, Sonrasında ise koruyan kişidir. 
Yaptığın yanlışı herkese duyuran değil.
 
Hatâsız dost arayan dostsuz kalır. 
Kusursuz insan olmaz
Kul hatasız olmaz
 
Allâh'ım Yardım et
Şu fânî dünyâda at izi, it izine karışmış.
Kimin Hızır, kimin Hınzır
Domuz olduğu belli değil.

Düşmanlarınızla oturup kalkan
Sizin dostunuz olamaz.
(Sâdi Şirâzi)
Eski düşmandan adama dost olmaz. 
 
Yılan sokması seni sâdece canından eder.
ama kötü dost hem candan hem de îmandan eder! (Mevlana)
 
Bir dosta sâhip olmak istiyorsan,
İlk önce sen iyi bir dost ol.
Sen iyi isen herkes iyidir.

Hayatta parayla alınamayacak en değerli şey; senin derdini kendi derdi gibi gören dosttur.(LA EDRİ)

Düştüğünde yanında olan değil 
Kalkman için el uzatan dosttur. 
Unutma 
Kötü günde katkısı olmayanın 
İyi günde hissesi yoktur. 
(Dostoyevski) 

Gerçek dost gölge gibidir.
Düşsende kalksanda 
Seni yalnız bırakmaz.

İyi Bir Dostu Olanın Aynaya İhtiyacı Yoktur
1- Ayna bizi olduğumuz gibi gösterir.
Yalan söylemez. Yüzümüzde leke varsa,
Saçımız bozulduysa aynı şekilde bize gösterir. Bizde kendimizdeki bu kusurları düzeltiriz.      
2- İyi dostta ayna gibidir.
Bizim hatâ ve kusurlarımızı yalana başvurmadan, bizim iyiliğimiz için söyler. Bu sâyede hatalarımızı bilir, düzeltir ve zor durumlara düşmekten korunmuş oluruz.

İnsanlar hayatta birçok şeye muhtaçtırlar. Bunlarda en önemlisi yalnızlığın giderilmesidir. bunun için arkadaşlık ve dostluk kurarlar. İnsanların birbirlerine destek olmalarından dolayı dostluk kavramı ortaya çıkmıştır.
Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin” sözüyle toplumdaki güven duygusunu yok ettiler.
İnsanların birbirlerine güvenmemesi korkunç bir durumdur.
Güven taşımayan bir beden cesetten farksızdır. Güvenin olmadığı yerde şüphecilik, vefasızlık ve yapmacılık baş gösterir. Güven duygusunun yetim bırakıldığı yerde hiçbir duygu etkili olamaz.
Güven duygusunu yetim bırakmak dinimiz gereği de bize yakışmaz. Güvensizlik iyi ruhları öldüren bir cinâyettir. Oysa ki güven yaşamaktır, yaşatmaktır, aşktır, sevgidir.
Güven, samimiyettir, vefâkarlık, fedakarlıktır. Dürüstlük, saflıktır, sorgulamamaktır güven.
En önemlisi de dostluktur güven.
Bize samimi dostluklar gerek güven kokan. 

İnsan yaratılış gereği tek başına bir hayat sürdüremez. Hayatın bir yerinde bir eksiklik vardır ve bu sebeptendir ki insan, yaşam serüveninde sürekli bir dost arayışı içindedir. Hiçbir insan dostsuz iyi bir hayat yaşayamaz. Hiç şüphesiz insanin ihtiyacı olan samimi bir dosttur. Ne güzel demiş Mevlana, “İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.” Dostluk, dostunun derdiyle dertlenip gözleri uzaklara dalmaktır. Dostunun sevinciyle sevinip, hüzünle gözlerine bakmaktır. Dostluk iki insan arasında gönül köprüsüdür.
Dost ile kurduğun gönül köprüsünden dertlerin, sevinçlerin karşıya geçtikçe omuzlarındaki yük hafifler, rahatlar ve en ömenlisi de şükredesin. Çünkü dost şükür sebebidir. Dostuna derdini anlattığında, samimi bakışlarıyla sana bakması, elini elinin üzerine koyması, sıcak kucağını açıp sana sıkıca sarılması, derdine çözüm bulamasa da ‘buda geçer üzülme’ demesi tüm dertlerine dermandır. Bir dostu olmalı insanın, yanında olamasa da hissettiği. Ve bir dostu olmalı insanın hata yaptığında o hatayı kimse görmeden örten ve öğütlerle ona ışık olan. Gerçek dostluk için daraldığında gidebileceğin birçok yerin varken ilk gidip de sığındığın limandır. Dostluk avucunuzun içindeki kum taneleri gibidir. Bilir bilmez avucunuzu acarsanız, parmaklarınızın arasından kayıp dört bir tarafa savrulur ve toplaması zor olur. Dostluk, koca yüksek dağ gibidir. Mühim olan zirveye çıkmak değil o zirveye nasıl çıkıldığıdır. Eğer ki kendi amaçlarınız doğrultusunda çıkar da, zirvede duran taşları birer birer aşağıya iterseniz, dostluk yıkılır, ipler kopar ve siz hiç ummadığınız bir anda uçurumun kenarından düşmüş ve yıktığınız taşlar arasında kendinizi yerle yeksan olmuş bulursunuz.  
Tüm kalabalıklarda yalnızlaşır ve kaybolursunuz. Çevrende arkadaşların, kardeşlerin, ailen olur ama onlar sana iyi gelmezler. İnsana iyi gelen dostluktur. Yitiriverirsin elinde avucunda dosta dair ne varsa. Garip bir insan olur çıkarsın. Çünkü "Garip insan, hiç dostu olmayandır." diyor
Hz. Ali.

Dostluk, dostunu ararken kendini bulmaktır. Dostluk seni sen yapandır. Bazen de kendini sen yapandır.
Gerçek dostluk insanı güzel ahlâkı için sevmektir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Güzel ahlak, dostluğu sağlamlaştırır." diye buyuruyor, böylece güzel ahlak üzerine kurulan dostluk seni Hakka ve hakikate götürür. Dünyadaki hayatın dışında ahiret hayatını da düşünen sana dost olur.
Dostluklar, Allah rızası için ve çıkarsız olursa sürekli olur. Birbirini Allah için sevenler hakiki dostturlar ve dostlukları ahirette onlara cennetin kapılarını aralar. Allah Ayet-i Kelimede şöyle buyurmuştur. "Dostlar (dünyada günah işleme üzerine ahbablaşanlar) o (kıyamet) gün(ü) birbirine düşmandır, Takva sahihleri (Allah yolunda O'nun taati üzerinde dost olanlar) müstesna. (Çünkü onlar sadık dostlardır ve dostlukları ebedîdir.) Ey Benim ayetlerime iman edip de müslüman olan kullarım! Bugün size hiçbir korku yoktur. Siz mahzun da olmayacaksınız." Allah’a olan iman, sevgi, samimiyet paylaşmayı arttırır. Ensarın gözünü kırpmadan muhacirle malını, mülkünü, evini, sevgisini paylaştığı gibi. Ve Hz. Ebu Bekir’in Efendimiz (s.a.v)’le hayatını paylaştığı gibi. Dostluğun akla ilk getirdiği dostluk hiç şüphesiz “sıddık” sözcüğünün sahibi Hz. Ebu Bekir’le, “emin” kelimesinin sabi Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in dostluğudur…
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Ebu Bekir (r.a) ile Dostluğu. Hz. Ebu Bekir (r.a) ilk erkek Müslümandır. Hz. Ebu Bekir alçak gönüllü, yumuşak huylu, sevgi dolu, merhametli ve şefkatli bir insandı.
Asla büyüklük taslamaz, insanların dertleriyle dertlenip, sevinçleriyle sevinirdi. Başkaların haklarını gözetip her zaman haklının yanında yer alırdı. Bütün servetini İslam yolunda harcamış ve kendisi sâde bir hayat sürmüştür. Dürüst, güvenilir ve sadık bir kişiliğe sahipti.
Hz. Ebu Bekir’in sadık bir kişiliğe sahip olduğu için kendisine, Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından “sıddık” ünvanı verilmiştir. 
Peygamber Efendimiz’in en yakın dostlarından biridir. yol arkadaşıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisinde “Allah’tan başka dost edinebilseydim, Hz. Ebu Bekir’i dost edinirdim.” Buyurmuştur. Hz. Ebu Bekir, Peygamber Efendimizi yaşamı boyunca desteklemiştir.
Hem maddi hem de manevi olarak. Efendimiz’e, Peygamberlik verilmeden önce de Hz. Ebu Bekir kendisine dostluk etmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir iş yapmadan önce yakın dostu olan Hz. Ebu Bekir’e danışırdı. Hz. Ebu Bekir’e danışmadan hiçbir iş yapmazdı.
Hz. Ebu Bekir (r.a) Peygamber Efendimiz’i o kadar çok sever ve güvenirdi ki, Efendimiz’e Peygamberlik verildiği zaman bunu ilk olarak Hz. Ebu Bekir ile paylaşmıştı ve Hz. Ebu Bekir hiç sorgusuz Efendimiz’e inanmış ve kendisini bu yolda hiç yalnız bırakmamıştr. Peygamber Efendimiz (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicret ettiği sırada dostu, Hz. Ebu Bekir (r.a)’da kendisine eşlik etmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) hicret edeceği gece yakın dostu Hz. Ebu Bekir’e gider ve Hz. Ebu Bekir Mekkeli müşriklere yakalanmamak için tüm tedbirleri alır. Gerekli ihtiyaçlarını da aldıktan sonra Efendimiz ile beraber Sevr Mağarasına doğru yol alırlar. İki yol arkadaşı çeşitli sıkıntılarla karşılaşarak mağaraya ulaşmışlardır. Efendimiz ve yakın dostu Hz. Ebu Bekir mağaraya ulaştıktan sonra onların izlerini süren müşrikler de mağaraya vardılar. Hz. Ebu Bekir müşriklerin sesini duyunca büyük üzüntü içine düşer. Onu gören Peygamber, “Hayır, üzülme. Allah bizimle beraberdir.” diyerek onu teselli etmeye çalışır. Hz. Ebu Bekir’de, “İşte mağaranın ağzındalar, eğilseler bizi görecekler.” der. Bu söz üzerine Peygamber Efendimiz dostu Hz. Ebu Bekir’e cesaret vermek için, “Üçüncüsü Allah olan iki kişiye kimse zarar veremez.” diye buyurur. Ama müşrikler mağaraya gelene kadar; bir örümcek ağlarıyla mağaranın ağzını örer ve ardından bir güvercin örümceğin ördüğü ağlara yuva yapıp yumurtlar. Bunu gören müşrikler büyük bir yenilgiyle evlerine geri dönerler. Efendimiz ve sevgili dostu Hz. Ebu Bekir üç gün mağarada kaldıktan sonra hicret yolculuğuna devam ederler…

Dost güle bülbül olmak, gülü dikeniyle sevmekti. Bazen yolunu şaşırmış gemiye liman olmaktı.
Bazen ensara muhacir olmaktı. 
Kimi zaman Mevlana olup dönmek,
Şems olup yanmaktı. 
Yusuf’a kuyu, Yunus’a okyanus olmaktı, İsmail’e bıçak, Musa’ya Harun olmak, İbrahim’e ateş.
Mağaraya örümcek gibi perdedar olmaktı. Aslında dost, Muhammed’e
Ebu Bekir olmaktı…

Hayat Herşeye Rağmen
Yaşamaya Değer Dostum.?

Hz Muhammed'in Dâmâdı
Hz Ali (Allah ondan râzı olsun) derki;
Hakîki dost; Sıkıntılı zamanlarda, Senin gurur ve izzet -i nefsini kırmadan,
Sana yardım edendir.

Allah herkese “iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, zenginlikte ve fakirlikte “yanında olacak dostlar nasip etsin…

Rabbim! dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et.
Sen bağışlayanların en iyisisin…"
(A’râf, 7/156)

(Âmîn Âmîn Âmîn) 
Duâmızı kabul buyur
Bizi eli boş çevirme Allâh'ım.
Dua edenle, Âmîn diyen sevapta ortaktır.
(Hz Muhammed Mustafâ sav)


❤️
RUH SAĞLIĞI VE İNSAN❤️
İnsan ruh ve bedenden müteşekkil mükemmel bir varlıktır. Bu mükemmel yapının sağlıklı işlemesi insanın bu iki kanaldan doğru ve iyi beslenmesiyle gerçekleşir. Ruh doğru şekilde beslenmiş sağlıklı bir beden üzerinde sağlıklı olduğu gibi, beden de doğru şekilde beslenmiş bir ruhu taşıdığında doğru ve düzgün işler. Birisindeki eksik veya aksaklık otomatik olarak diğerini etkiler ve bu mükemmel yapıyı bozar. Bu sebeple dînimiz her iki tarafında doğru bir şekilde işlemesi için prensipler ortaya koymuş ve bunlara uyulmasını tavsiye etmiştir. Bundan dolayı maddi bünyenin sağlıklı devamı için insan fıtratına uygun, alın teri ile kazanılmış, helal, temiz,
nezih ve ölçüsünde tüketilmiş besinler emredilirken, manevi bünyenin sağlığı için de doğru ve sağlam bir inanç, sahih bilgiye dayalı ibadet ve bütün tavır ve davranışlara giydirilmiş güzel ahlak tavsiye edilmiştir. Bu eksiklikler günümüzde şu tür sorunlara yol açmıştır. Ruhunun ihtiyacı olan inanç ve ibadeti doğru yerlerden ve yeterince karşılayamama kişilerde bu sorun şu şekilde tezâhür ermiştir; Çözümü inançlarını istismar eden kişi ve ortamlarda arama, bir kısımlarında ruhun bu ihtiyacına kayıtsız kalınmak suretiyle inançsızlık karanlığına sürüklenme, bir çoğunda da hayatı yeme içme ve eğlenmeden ibâret görme gibi bedeni ihtiyaçlarla yetinmek şeklinde ortaya çıkmıştır. Bunun topluma faturası ise, huzursuz ve güvensizlik, her şeyi madde, para, makam, mevki ve sahip olunan meta ile ölçme, yardım, merhâmet ve acıma duygularındaki aşınmadır. Bu çerçeve de doğru, sağlam bir inanç ve imanla, yeterli bir ibadet ve ahlakla zinetlenememiş kimseler de genellikle şu problemler ortaya çıkmaktadır: 
İnançsızlık Girdabı: Fıtraten bir ihtiyaç olan inanma ve ibadet gereksinimini doğru yollarla karşılayamayan kimseler genellikle boşluğa düşer inançsızlık girdabı ile karşı karşıya kalırlar. Bu kimseler, kendilerine karşı bile güvensiz hale gelir ve gönülleri ümitsizliğin karargahı haline dönüşür. Çünkü iman aynı zamanda ümit demektir.
Bu kişiler böyle bir ruh haletine kendilerini kaptırınca korkak hâle gelir ve herkesten kuşku duymaya başlarlar. Bunlar için hayat, endişelerle yüklü bir kıpırdanış halini alır. Acılar içinde kıvranan ruhları, bir dayanak ve manevî bir sığınak arar.
Haset ve Çekememezlik: Başkalarının elindeki nimeti ve evindeki saadeti çekemeyen hasetçi, onlardaki huzuru gördükçe, huzuru kaçar ve huysuzlaşır. Bende olmadığı halde onda neden var? Sorusu ve inanç dünyasından alıp buna veremediği cevap onu Allah'ın takdir ve ihsanına karşı isyana sürükler. Sonunda madem ki bende yok, onda da olmamalıdır diyerek, o şahsı bu nimetlerden mahrum bırakmak için, her çâreye baş vurur ve her çeşit ahlaksızlığı sergiler. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu tür hasetçilere şu uyarıyı yapmıştır. “Haset, ateşin odunu yediği gibi, iyilikleri yer ve tüketir”
(Feyz'ül-kadir, c.3, s. 413)
İmam Gazali merhum ise, İhyaü Ulûmid-dîn adlı eserinde, hasetçi gam ve kederden ebedî olarak kurtulamaz tespitini yapar. 
Kin ve İntikam Hissi: İnsanlarla iyi geçim sahibi olmak,aynı zamanda iyi bir Müslüman olmak anlamına gelir. Halk ile uyum sağlayamayan ve geçimsizler en ufak problemleri intikama dönüştürürler. Bu tür kimseler fırsatını bulunca iyilikle çözemediği sorunlarını düşman bellediklerinden intikam alma yoluyla çözmek isterler. Oysaki dindarlık ile kindarlık, birbiri ile barışmayan iki zıt durumdur.
İntikam hissi ile kendini ruhî sarsıntılara kaptıran kimsenin gözü, hakkı görmez; kulağı, nasihat dinlemez olur. Onun hayâtı ya bir hastahanede veya bir hapishanede son bulur.
Ruhu rahat, vücudu istirahat ve kalbi sükunetten mahrum olarak yaşar.
Öfke: İmanı kavi, akl-ı selim sâhibi bir mü'min, öfkesi kolayca yener. O bir ki kontrolünü öfkesine teslim eden kimse isâbetli karar veremez.
Öfkenin karar ettiği kafadan akıl firar eder. Çünkü akıl, vücut şehrinin karar vericisi durumundadır. Onun emri altında hareket eden uzuvlar, aklın kontrolünden kurtulacak olursa zarara açık hale gelir. Yine O bilir ki “Öfke ile kalkan zarar ile oturur.” 
Makam ve Mevki Hırsı: Arzuladığı işe ehliyeti olup olmadığına bakmaksızın bir görevi elde etmek için her yola başvurur. Arzu ettiği görev ve makamı hayatının gâyesi haline getirir. Bu yanlış noktadan hareketle yola çıkanlar, arzuladığı makama ulaşmak için şeref ve haysiyetini rencide edecek hale düşmekten de çekinmez. İstediğini elde etmedikçe huzura kavuşmadığı gibi onu elde ettiğinde de mutlu olamaz ve bir başkasını istemeye başlar. O artık doyumsuz bir tatmin duygusunun kölesi haline gelir.

VİDEO DİNLE 
https://www.facebook.com/reel/872682437812444?sfnsn=scwspmo&mibextid=FBR205

Video Dinle
https://vm.tiktok.com/ZM6eejE9M/

❤️Ruh Sağlığının Önemi
İnsan; beden, ruh ve akıldan oluşan özel bir varlıktır. Günümüzde ‘sağlık’ dendiğinde akıllara -maalesef- sâdece bedensel sağlık; ‘hastalık’ dendiğinde ise; akıllara sâdece şeker, kolesterol, tansiyon, ağrı, sancı gibi bedensel bir kusur veya noksanlık hâli gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütüne göre sağlık; ‘’bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik hali’’ olarak tanımlanır. 

İslam dîni bedensel ve zihinsel sağlığın yanı sıra ruhsal sağlığa da son derece önem vermektedir. Zira Ruh insana Rabbimizden bahşedilmiş en değerli hazînedir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Sonra insana düzgün bir şekil vermiş,
ona ruhundan üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır.
Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
(Secde; 32/9
)
Kendimize, ailemize ve topluma yararlı bireyler olabilmek ve sorumluluklarımızı eksiksiz ve verimli bir şekilde yerine getirmemiz için bedensel ve zihinsel sağlığımızın yanı sıra ruhsal sağlığımıza da dikkat etmemiz gerekir.
Nasıl ki bedenin herhangi bir organı ağrıdığında bu acıdan tüm bedenimiz etkileniyorsa, manevi, duygusal ve ahlaki bir dengemiz bozulduğunda bu durumdan ruhumuzun da olumsuz etkilendiğini unutmamamız gerekir.
İnsanı psikolojik olarak en çok etkileyen etkenlerin başında kaygı ve korkular gelir. İnsanoğlu çoğu zaman Allah’ın kendisine en yakın olduğunu, kendisini daima gözetip koruduğunu unutur ve zamanla kendini yalnız hisseder.
Rabbinden uzaklaşan insanın da birçok farklı kaygı ve korkusu olur.
Allah’ın her zaman ve her yerde olduğu inancını içselleştiren insan,
kaygı ve korkulardan emin olur.
Ruhsal anlamda sıkıntı yaşayan insan sürekli kaygı, korku ve endişe içindedir. Kendine olan güven, sevgi ve ilgisi kaybolur. Bu durumda olan bir insan hem Rabbine karşı hem de insanlara karşı görevlerini tam ve sağlıklı bir şekilde yerine getiremez. 
Ruhsal sıkıntılar da tıpkı bedensel rahatsızlıklar gibidir. Ansızın gelir,
bize bir süre eşlik eder ve geri gider.
Bu hususta bir düşünürün şu tespiti ne kadar da güzeldir: ‘’Hastalıklar misafirimizdir. Hastalıkları baştâcı yapmayın; ağırlayın, gereken tedâviyi/terapiyi uygulayın ve onları uğurlayın.’’
Ruhsal hastalıklarımızdan kurtulmak için; mâneviyâtımızı güçlü tutmalı, ahlaki değerlerimizi korumalı; sevgi, merhamet, özgüven, azim, hoşgörü ve mutluluk gibi güzel duygularımızı beslemeliyiz. Bizi mutsuz eden, sıkıntı ve keder veren, baskılayan, yıpratan, motivasyonumuzu olumsuz etkileyen unsurları hayatımızdan birer birer çıkartmak için çaba sarf etmeliyiz. Mânevi ve ruhsal anlamda üstesinden gelemediğimiz konularda ise mutlaka alanında uzman kişilerden yardım almalıyız. Fiziksel anlamda kalbimiz sıkıştığında işini iyi bilen kalp doktoruna müracaat etmek nasıl gerekli ise; ruhumuz daraldığında da bu işin uzmanlarından psikolojik destek almayı aynı şekilde lüzumlu görmeliyiz.

İnsan Gösterişle Değil,
Samimiyetle Yücelir

Sağlığımızı korumak, Yüce Allah’ın bir emâneti olan bedenimizin üzerimizdeki hakkıdır çünkü…
Fakat insan sadece bedenden ibâret değildir. Bedenden daha esaslı ve ölmeyecek bir varlığa sahibiz.
Ruhumuz da, beden gibi Yüce Allah’ın bir emânetidir bize. Bu sebeple, kişiliğimizi ve mâneviyatımızı korumak ve kollamak da önemli bir sorumluluğumuzdur. Bedenimize ârız olabilecek mikrop ve virüslere karşı nasıl dikkatli olmamız gerekiyorsa, ruhumuza, karakterimize ve mâneviyâtımıza zarar verebilecek görünmez virüs ve mikroplara karşı da aynı dikkat ve hassasiyeti göstermek zorundayız.

Bilinmek, takdir edilmek insanın doğasında yer alan önemli bir duygudur. Fakat her şey gibi, terbiye edilmediğinde, bu doğal özelliğimizden çirkin ve zararlı bir hastalık ortaya çıkmaktadır: Gösteriş.  Gösteriş, basit bilinme ve takdir edilme isteğinden öte, bir kişilik bozukluğudur. Günümüz insanının, yani bizim, en fazla maruz kaldığımız hastalıklardan biri de maalesef budur.

Gösteriş hastalığının tedâvisi samimiyettir; doğal yaşamaktır; içtenlik ve dürüstlüktür; Yüce Allah’ın bizi bizden daha iyi bildiğine yürekten îman etmektir; kalplerimize çeki düzen vermektir. Gösterişle ancak kendimizi kandırabileceğimizin farkına varmaktır; bu dünyadaki her iş ve sözümüzde ihlas ve samimiyet sınavından geçtiğimiz şuuruna ermektir; ikiyüzlülükten, gösteriş ve bencillikten uzak durarak sâdece Rabbimizin güven ve hoşnutluğunu aramaktır.

❤️. ❤️
TOPLUMSAL MESAJ= Psikolojik bilgi;)
Bir insanın kötü insan kötü arkadaş 
kötü akraba olduğunu nasıl anlarsın? 
Seni suçluyorsa o insandan uzak dur. 
Bilinç altında senden rahatsız olduğunu söylüyor o yüzden hep seni suçluyor eleştiriyor ve sende kusur arıyor. 
Seni suçlayacak bir şey buluyor sürekli.
Bâzı ailelerde de var böyle. 
Her konuda sen suçlusun 
Başkaları iyi temiz güzel bi sen kötüsün, dünyânın en kötüsü sensin. 
Böyle arkadaşlık dostluk akrabalık insanlık olmaz? Beni eleştir ama karşıyı da eleştir onun hatâsını da gör.
Bana da biraz hak ver.
Hak görmek için de anlatıyorum sana
Hâlimi anlasana. 
-Ben kendimle meşgul olduğum için
kimsede kusur görmüyorum. 
BEDBAHT o kimsedirki ona buna baktığı
için kendine sıra gelmez ömür biter. 
-Beni günahkar, kalitesiz, câhil kötü insan diye suçlayan;) AYNAYA BAKTIĞINDA
KENDİNİ GÖRMESİNDENDİR... 
Kişi karşısındakini kendisi gibi bilir.
Birini doğru anlamak, bir idrak sorunu kadar Niyet ve bir ahlak sorunu.
İstediğini düşünmekte ve söylemekte özgürsün ama söylediklerini
kafanla çekersin.

İyilik yaptığınızda karşınızdaki kişi
size kötülük yapıyorsa,
O' onun terbiyesizliğidir,
Saygısızlığından ve
vefasızlığındandır.

Unutmazsan mâziyi,
İntikam alır hâtıralar. 


Başarı ve Mutluluk İçin;
Hayata Gülümse.

Hedef ve Hayallerin İçin;
Başarıya Gülümse

Hikmetli Bir Hayat İçin;
Geleceğe Gülümse.


İşlerin iyimi SUS, Mutlumusun hiçbir şeyini kimseye anlatma, SUS,
Dikkat çeken, Düşman çeker.
Uçmak istiyorsan,
Seni aşağı çeken herşeyi bırak. 
Seni küçümseyen insanlardan
uzak dur.
 
Namaz 5 vakit, Ahlak 24 saat;)
Müslümanlar ne zaman müslüman olur?
Kalp kırmaz, Gıybet etmez, iftirâ atmaz, Saptırmaz, Haksızlık yapmaz,
Yalan söylemez, Dürüst olur o zaman müslüman olur.
Yaptıkların müslümanlığa sığar mı?
Kul Hakkına girer. Kul hakkına dikkat et.
İnsan olarak, müslüman olarak kendini sorgula.
 
  Bugün 51783 ziyaretçi (193327 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol